Her yeni yılın başlangıcı uzun bir yolun habercisidir aslında. Türkiye Bilişim Sektörümüz için de aynı şekilde yorumlamak isabet olur. 2000 yılından bu yana Geçmiş 10 yılda neler olmadı-ki?

Şimdi bu yazının temel kaynağını oluşturan ülkemiz bilişim sektörüne bakalım. 2001 yılından bu yana dile getirilen bir söylem vardır: Toplumlar arası yarışta önde olabilmek için bazı gereksinimler söz konusudur. Örneğin, ülkenin ekonomik gelişimi söz konusu olur. Örneğin, Ekonomik gelişme bilgi ve teknolojiden faydalanmakla ve bunları üretmekle olur. Örneğin, Bilgi ve teknoloji üretiminin dünyadaki mevcut bilgi/verilere erişimle mümkün olur.

Buna ve bunlar gibi bazı söylemleri şirketler ve kurumlar kendilerine vizyon edinirler -ki keza Türkiye’de de aynı şekilde benimseniyor, dile getiriliyor ama bir boşluk hissiyatı ile malesef hayata geçirilecek adımlar atılamıyor. Bu söylem aslında çok önemli. Çünkü Türkiye Bilişim sektörünün yasal bazı düzenlemelere ihtiyacı var. Yazılım piyasasında olsun bunların yurtdışı ihracatlarında olsun, internet alanı -ki en ciddi sorunları taşıyor bu ve buna benzer yasal düzenlemelerin oluşturulmasıyla artık bir düzlüğe çıkıp uluslararası sektör arenasında bizde varız diyebilmeliyiz.

Türkiye’ye sayısal uçurum veya bilgi toplumu endeksleri açısından bakarsak çelişkili veriler görüyoruz. Bir taraftan, e-devlet hizmetleri kullanımı, bilgisayar penetrasyonu, bilgi toplumu hazırlık notu, internette içerik, web sitesi sunucuları vb. ölçümlerde Türkiye’nin alt sıralarda yer aldığı gerçeği morallerimizi bozuyor. Buralarda Türkiye’nin derecesi otuzunculukla altmışıncılık arasında değişiyor.

2010 yılında Türkiye bilişim pazarı yüzde 30 artışla 2009 yılındaki yüzde 20’lik dilimin üzerine çıktı ve 30,5 milyar Avro’ya ulaştığını görerek, Türkiye’nin yüksek teknoloji alanında önemli bir bölge haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Türkiye, Avrupa içinde en hızlı büyüyen ülkelerden biri ve pazar hacmi açısından lider ülkeler sıralamasında Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra altıncı ülke olarak 2009 yılındaki gibi yer alıyor. Türkiye, bilgisayar donanımı, yazılımı ve bilişim servisleri gelirleri açısından 2010’da yüzde 25 büyüyerek 6,7 milyar Avro’ya ulaştı. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Türkiye, özellikle bilişim donanımı pazarında çok güçlü bir biçimde büyüyor. Bunda internet kullanımının yaygın bir şekilde artmasının çok büyük etkisi var.

Dünya bilgi ve iletişim sektörü pazarı yüzde 20’in üzerinde büyüyor. Bu pazarın 2010’da ise 4.488 milyar Avro değerine ulaşması ciddi bir büyüme olarak gözlemlendi. Dünya bilgi ve iletişim sektörü pazarının yüzde 65’ını telekomünikasyon sektörü oluşturuyor. Telekomünikasyon sektörünün 2009’de 1.471 milyar avroydu 2010’da ise 2.101 milyar Avro değerinde olması mobil teknolojilere de yansıdı.

Dünya telekomünikasyon donanımı pazarının yüzde 80’ini taşıyıcı hizmetleri oluşturuyor. Bu pazarın 2009’de 1.471, 2010’da ise 2.100 milyar Avro değerinde olması mobil iletişim teknolojileri alt yapısına önem verilmesine neden oldu. 3G ile başlayan süreç artık 4G ‘nin aktif olarak kullanılmasına neden oldu. Bu pazarda taşıyıcı hizmetlerinin 2010 yılında 2.105 milyar Avro gelir getirmesi alt yapı yatırımlarının ikiye katlanmasına da neden oldu.

Nasıl bir Türkiye düşlüyoruz!

Öncelikle şunu söylemekte fayda var; Türkiye yeni bir vizyonla, yeni bir atılıma geçmek için planlarını yapmak zorunda olduğunun farkında. Bunun için de Bilişim, farklı ve daha ileri bir Türkiye için hem tüm sektörlerin itici gücü olacak, hemde kendi başına güçlü bir ekonomi oluşturacak. Bu ülkemizin gelişmesi için bir gerçek ve zorunluluktur.

Teknoloji artık oldukça ucuzladığı gibi teknolojideki pek çok engel aşıldı ve her cihazın birbiri ile konuşması mümkün hale geldi. Teknolojik yatırımlar kendilerini çok hızlı geri ödeyebildikleri için artık büyük engellere de takılmıyor, kendi kaynaklarını yaratabiliyor. Türkiye teknoloji kullanımında oldukça iyi bir durumda. Özellikle iletişim araçlarının yaygınlaştığı, büyük şirketlerin teknolojiyi iyi kullandığı, bakanlıkların kamu kuruluşlarının elektronik ortamda varoldukları ancak bunların genel bir şemsiye altında toplanarak e-Türkiye dönüşümünün yaşanması gerektiği görülüyor. e-Devlet platformunun geliştirilmeye ve güvenlik konusunun daha da kuvvetlendirilmesine ihtiyaç vardır.

Fırsatlar açısından değerlendirilirse, tüm gelişmiş ükelerde ekonominin büyük kısmı hizmet alanında. Örneğin ABD’de 10 trilyon $’lık ekonominin 6 – 7 trilyon doları hizmet alanında ve araştırmalara göre ABD’nin 2015 yılına kadar 138 milyar $ değerindeki 3.5 milyon BT işini kendi ülkesi dışına kaydırmak zorunda olduğu görülüyor. Pek çok ülke buna hazırlık yaparken telekomünikasyon alanındaki gelişmelerle birlikte bu hizmetler coğrafya bağımsız alınabilecek durumdadır.

Kişi başına istihdam yaratma maliyeti en düşük bilişim alanında yer alıyor. Üretim ve hizmet alanında bu 100 bin $ seviyelerinde iken bilişim alanında 7-8 bin $ seviyelerinde. Daha az yatırımla daha fazla geri dönüş elde etmek sadece bilişim sektöründe mümkün. Dolayısıyla Türkiye’nin bu alana öncelik vermesi şarttır. 2011 yılı Türkiye Bilişim sektörü açısından hareketli ve yoğun bir tempo içerisinde geçecektir. Özellikle içerisinde bulunduğumuz stratejik bölgesel statümüzün ve etkili insan kaynağımızın katkısı tartışılmaz olacak.

Sektörü genel bir özetlemeyle bu şekilde 2010’da comTalks’daki son blog yazımı paylaşmış oldum. Önümüzdeki yıl daha aktif bilgi paylaşımlarında, konferanslarda, seminerlerde ve toplantılarda bir araya gelmek dileklerimle.

Herkesin yeni yılını kutlarken; Bol başarı, mutluluk ve herşey’den önce sağlıklı bir yıl geçirmenizi diliyorum. Sevgilerle…