Başlık aslında yeterince açık fakat biraz daha detaya inmek gerektiğini düşünüyorum. Geçtiğimiz Çarşamba günü O’Reilly Radar’da rastladığım bir söylem bu. Sahip olduğumuz verinin günlük alışverişimizde kullandığımız bir para birimine dönüşme eğiliminden bahsediyor.
Gezinirken ilgimi çekti ve cidden değerli bir söylem olduğunu düşündüğüm için siz kıymetli comTalks okurlarıyla paylaşmaya karar verdim.
Farkında mısınız? Bugün ilişkimiz olan tüm servislere kişisel veya kurumsal verilerimizi en amiyane tabirle “satıyoruz”. Amacımız kiminde iş çevremizle iletişimimizi güçlendirmek, kiminde arkadaşlarımızla iletişimi koparmamak, kiminde daha hızlı haber almak ve kimindede uygun fiyatla “ayrıcalıklı” olarak istediğimiz ürüne sahip olmak.
Peki kimlere mi “satıyoruz” verilerimizi? Twitter, Linkedin, Google, Facebook, Foursquare ve hatta Markafoni, Limango, Trendyol gibi alışveriş kulüplerine ve servislere.
Elbette internet ekosistemi dediğimiz yapının güzel yanı bu. Hepimiz verilerimizi paylaşma tercihine sahibiz ve çokça seçeneğimiz var. Bana göre büyük resme baktığımızda kaçırdığımız tek nokta nerede ne kadar veri paylaştığımız yani “sattığımız”. Ne yazık ki bunu pek çoğumuz göremiyoruz. Sanırım kısa kısa örnekleyerek değinmek, istdiğim noktayı göstermenin en kolay yolu.
Neleri mi paylaşıyoruz?
Aşağıdaki verilerin tamamı ticari istikballeri adına, kullandığımız servislerin ve kulüplerin kullanımına açtığımız ve bazıları -ne yazık ki- hiç birimizin okumadığı o “kullanım sözleşmesi”nde yer alan kıymetli verilerdir.
- Arkadaşlarımızın profili.
- Akrabalarımızın profili.
- Nerelerde yaşadığımız.
- Ortalama gelir seviyemiz.
- Siyasi ve dini görüşlerimiz.
- Ne yediğimiz.
- Ne aradığımız.
- Ne konuştuğumuz.
- Nerelerde çalıştığımız.
- Çevremizdeki insanların mevkileri.
- Hangi arkadaşlarımızı daha çok sevdiğimiz.
- Neleri satın alıp neleri beğendiğimiz.
- Aşklarımız.
- İnternette nerelerde gezdiğimiz.
- Ne tür medya tükettiğimiz. (Film, Fotoğraf, Klip, Müzik, Dijital Döküman vs.)
Şimdi yazının başında yaptığım “alışveriş” benzetmesini anımsayın lütfen. Verecek çokta fazla birşeyimiz kalmadığını göreceksiniz. Biz elimizdeki tüm sermayeyi çeşitli markalara dağıtmışken sözü geçen “milyar” dolarların hayretle karşılanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Gelelim işin profesyonel kısmına; Elbette özellikle reklam dünyasında ne kadar derin hedefleme yapabiliyorsanız o kadar kârlı olma potansiyeli barındırıyorsunuz demektir fakat arzum internet kullanıcılarının bunun bilincinde olması.
comTalks’ta sizlerle olmaya devam edeceğiz. Bu haftanın siz okurlarımıza neler sunduğunun kısa bir listesiyle birlikteliğimizi noktalıyorum. Unutmadan bir müjde verelim; comTalks’ta birlikte yarattığımız konsepti geliştiriyoruz. Çok yakında yeni tasarımımız kullanıma hazır olacak. Siz zaten biliyorsunuz ki; burada gelecek, bugünden.
- Ufuk Kılıç – Dijital Teknolojilerin Dönüşümsel Gücü ile Türkiye Bilişim Sektörü
- Burak Budak – Bilginin Yayılımı ve Sosyal Medya
- Enes Kul – Sosyal Oyunlarda Bayan “Ağırlığı”
- Ulaş Akpınar – Facebook 2010 İnfograf
- Uygar Boynudelik – Türkiye TV sektörü – 2
Fotoğraf: Kaynak
Bilgi ve entelektüel sermaye yönetimi yıllardır tüm dünyada düşündüren bir konudur… Özellikle yeni medya düzenini tartıştığımız şu günlerde, bireylerin bilgi ve entellektüel sermaye yönetimi ayrı bir tartışma konusu haline geldi… Yazınız için çok teşekkürler Sinan bey…
Ben takibiniz icin tesekkur ederim. Bu konularda gorus bildirmeye devam edecegiz.