Online teknolojilerle içli dışlı olan herkes 37signals‘i duymuştur diye tahmin ediyorum. Duymayanlar için kısa bir özet geçelim; 37signals bir teknoloji ve yazılım şirketi. Servis olarak sunulan yazılımlar geliştiriyorlar (bkz. SaaS). Ruby On Rails kütüphanesini de online dünyaya sunan David Heinemeier Hansson’ı da barındıran bu şirket yalnızca teknoloji değil iş felsefesi olarak da bana göre sektöre çok şey katıyor. 37signals’da dümenin başında bulunan Jason Fried herşeyden çok bu şirket içi sinerjiyi önemsediğini söylüyor. Bu şirket sinerjisi faydalı olmuş olacak ki 25 kişilik küçük bir şirketin nasıl bu kadar iş yapabildiğine şaşırıyorsunuz.

Şahsen şirketin en sevdiğim ürünü Basecamp. Tüm projelerimin yönetiminde ve özellikle uzaktan çalıştığım arkadaşlarımla bu servisi kullanıyorum ve faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Gerek planlama yapmakta gerekse bizimki gibi karmaşık bir işi yaparken motive olmakta kullanabileceğiniz bir tool. Mobil arayüzü en doğru ifadeyle “ders konusu”.

Şirketin şimdiye kadar kaliteli yazılım üretmek dışında yayınladığı, onlarca dile çevrilmiş iki kitabı (Getting Real ve REWORK) ve araba yarışlarına katılan bir takımı var. Üstelik yarış arabalarını şirketin kurucularından David sürüyor. Takımın ismine ise 37racing diyorlar. Tam bir lovemark hikayesi.

Uzun zaman önce ofis alışkanlıklarından bahsettiklerini hatırlıyorum. Tüm ekibin yılda birkaç kez bir araya gelme zorunluluğu var. Normalde ekibin büyük bir kısmı uzaktan çalışmayı tercih ediyor. Tam olarak “ayinesi iştir kişinin” diyorlar ve çalışanlarının kendisine tanımlanan görevlerde ne kadar dakik ve başarılı olduğunu gözlemliyorlar. Bu şirkette sürekli toplantılar yapılmıyor ve yöneticiler ise “derhal” diyerek iş akışını yeniden şekillendirmiyor.

Benim şahsen çok beslendiğim bir “kurumsal” blogları var. Bizdeki tek düze, basın bülteni kurumsal bloglarla hiç ilgisi yok. Gerçek kişilerin yazdığı ve öğrenmek isteyeceğiniz şeyler sunuyorlar. Burada bazen uygulamaları ile ilgili kritik düzenlemeleri de hayata geçirmeden önce kitleleriyle paylaşıp tepkileri ölçüyorlar.

Amerika’da teknolojinin kalbi San Fransisco iken onlar Chicago’da konumlanmayı tercih ediyorlar. Sebebi için ise “gereksiz toplantılar yapmak zorunda kalmıyoruz” diyorlar. Yani bir parça izolasyon.

İsterseniz gelin Chicago’da bulunan ofislerine bir göz atalım…

Şirket yöneticilerinin ve çalışanlarının alışılmamış bir duruşları var. Şu cümleleri dikkatimi çekmişti, sizlerle paylaşmak istiyorum; “Asla 100’lerce kişi olmayacağız.” , “Yazılım geliştirirken saatlerce mühendislik yapmanıza gerek yok.” , “Toplantılar zehirleyicidir.” , “Emaillerde kullanılan -ASAP- terimi zehirdir. (mümkün olduğunca çabuk anlamına geliyor)

Bu yazıyı kaleme alış sebebim hayranlık değil, merak ve paylaşma isteği. Birkaç senedir bu şirketi gözlemlemeye çalışıyorum ve kaçırdığımı düşündüğünüz noktalar varsa öğrenmeye her zaman açığım.

Ülkemizdeki iş kültürünün bu şekilde iş yapmaya henüz pek elverişli olmadığının farkındayım. Esnek zaman aralığını çalışanlar suistimal edeceği gibi yöneticiler de “ASAP” demeden duramayacaklar bizde bir süre daha… 🙂

Henüz öğrenecek çok şeyimiz var ve kalıcı olmak için mutlaka fark yaratmak gerek

comTalks geçtiğimiz hafta neler yazı?