Teknolojinin gelişmesiyle beraber artık medya da hayatımızın her alanında yer almaya başladı. Akıllı telefonlarımız, akıllı televizyonlarımız, dijital reklam panoları, alış veriş merkezlerinde yer alan televizyonlar, metrolar, otobüsler, duraklar… Her yer artık haraketli, bizlere bir şeyler anlatan içeriklerle dolu. Bunların hemen hepsi bizlere günlük mesajlar verdiği için “medya” kapsamına girdiğini söyleyebiliriz. Medya materyallerine bu kadar sık ve çabuk ulaşabiliyorken bunları anlamlandırabilmek de daha büyük önem kazanmaya başladı. Artık medyaya ulaşmaktan çok “medyayı okumak” en önemli önceliğimiz olmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız ve hepimizi derinden sarsan Van depremi sonrası sosyal ağlarda, sosyal ağlardan aldıkları bilgiler dolayısıyla da televizyonlar, radyolar bir çok haberi yanlış bir şekilde vedi. Çünkü bilginin çoğalması, hızlı yayılması doğruluk oranını düşürdü fakat kimse bununla ilgilenmiyor. Aynı şey İbrahim Tatlıses’in silahlı yaralamasında da başımıza geldi ve bir çocuk herkesi “İbrahim Tatlıses’in yan odasındaki çocuk” olarak kandırdı. Buna televizyonlar da dahil.

Hal böyleyken, medyanın içinde olan kişiler bile bu verileri doğru okuyamıyor, insanlara doğru bir şekilde ulaştıramıyorsa bu medya materyallerine doğrudan ulaşan kişiler nasıl bir eleme yapacak, nasıl karar verecek siz düşünün?

Şu anda interneti sonradan öğrenen ve internetin içine doğan iki nesilden söz ediyoruz. İlk nesil, yani bizler biraz daha şanslı olabiliriz ama yeni nesil yani benim için düşünecek olursak 13 yaşından küçükler internetin içine doğdu ve sadece bir şeyler öğreniyorlar. Bu bilgiyi analiz edemiyorlar, karşılaştıramıyorlar çünkü karşılarında olan alanları çok iyi bilmiyorlar. İnternetten öğrenip internette araştırıyorlar, televizyondan görüp yine internette araştırıyorlar.

Bu vesileyle son zamanlarda televizyonda reklamını gördüğüm medya okur yazarlığı eğitiminin önemine değinmek istiyorum. Eğitim ne şartlarda ne kadar iyi veriliyor bilmiyorum ama insanlara her gördükleri şeye inanmamaları gerektiğini, doğru bilgiye yine internet üzerinden nasıl ulaşabildikleri iyi bir şekilde anlatılabilirse her şey çok daha güzel olacaktır. Tabi bu bireylerin her biri birer yayıncı da olacağı için bir şeyler paylaşırken de nelere dikkat etmeleri gerektiğini de öğrenmiş olacaklar. Bu sayede daha temiz ve “doğru” bir internet dünyasına sahip olacağız.

Tabi ilk olarak var olan medyamızın bu okur yazarlığı iyi öğrenip güzel bir şekilde sunması gerekiyor.

İnternet dünyasında kaybolmamak için bilinçli medya okur yazarlığı şart!

Daha önce yazdığım şu 3 yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.

Hepimiz medyayız.
Bilginin yaylımı ve sosyal medya!

Hızla yayılan bilginin önemi.