“Elbette” dedi Selim.

Junior pozisyon düşünüldüğünde aranma ihtimali vardı. Eh, ilk görüşme için fena sayılmazdı bu. Kadın ona bakmıyor, elindeki dosyaları karıştırıyordu, sonra başını kaldırdı, hafifçe yükselmiş kaşları kadının “hadi artık, bitirelim” mesajı veriyordu sanki. Eli dosyaya gitti Selim’in. Kaldırıp şöyle bir hızlıca baktı Mercedes resimlerine, yazılara.

“Teşekkür ederim” deyip ayağa kalktı. İçinden bu kadınla yaptıklarını paylaşmanın anlamlı olmayacağını söylemişti bir ses.  Kibarca ayrıldı ajanstan, dışarı çıkınca gördüğü ilk çöp bidonunun içine dosyayı fırlattı.

Eve gidince eline “Aklın Yeni Sınırları” kitabını aldı. Kaldığı yerden okumaya devam etti.

 

“Bir zamanlar uzak bir ülkede zengin, mutlu ve herkesin saygı duyduğu bir kahraman yaşarmış. Bir gün üç ziyaretçi gelmiş. Kahramanın birçok hatasından söz etmeye başlamış ve orada kalmasının uygun olmayacağını söylemişler. Kahraman direnmiş ama ne çare. Ülkesinden çıkarılmış ve yeni bir dünyaya gönderilmiş. Orada kaderine terkedilmiş ve yapayalnız, hayatta kalmak için çabalamış. Ancak sürgün sırasında tanıştığı birkaç kişinin yardımıyla tam bir dönüşüm geçirmiş ve kendini geri dönmeye adamış. Ve sonunda geri dönmüş, çok az tanıdığı ancak evi olduğunu anladığı bir yere buyur edilmiş.”

Bir kahramanın yolculuğu, Joseph Campbell