Daha önce farklı vesilelerle bahsettiğim 1’e 1 tanışma toplantılarımda geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla 250’ye ulaşmış bulunuyorum. Büyük bir çoğunluğu kurumsal şirketlerde çalışan yazılım mimarlarıyla yaptığım 250 kadar yüz yüze görüşmede neler öğrendiğimi paylaşmak istedim. “İyi de neden 250 kişiyle buluştun?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim 🙂 Başlamadan önce uzun bir video paylaşmak istiyorum. Yaptığım işle ilgili pek çok soruyu cevapladığı için faydalı olabilir. 7 Nisan’da Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde Istanbul Coders topluluğu üyeleriyle buluşup “Crossover ile uzaktan, tam zamanli calisma firsatlari” konusunu konuşmuştuk, soru cevaplarla konu iyice açılmış ve anlatılmış oldu. Mülakat kelimesini kasten kullanmıyorum çünkü yaptığım görüşmeler birer mülakat değil tanışma toplantısı, Türkiye operasyonunu yönettiğim şirket tüm pozisyonlarda sınavla işe alım yapıyor, dolayısıyla süreci anlatıp bilgi vermek ve network paylaşmak benim görevim. Görüştüğüm herkese ayrı ayrı selam ederek başlayayım, her biri nev-i şahsına münhasır Türkiye’nin kıymetli teknik adam/hanım’larıydı. Bu yazıda bu kitleyle ilgili bazı çıkarımlar yapacağım, sizinde deneyimledikleriniz varsa lütfen konuyu yorum yaparak zenginleştirin, konuşalım.
1) İş Bilmeyen Yönetici Sorunu
Görüştüğüm 250 kişinin 3’te 2’sinin ortak sorunu iş bilmeyen yöneticiler. Türkiye’de yaygın olan ve yalnızca “müdür” lük yapan yöneticiler teknik adamları bunaltıyor. Burada düşünüldüğü gibi asıl sorun işlerin yetişmemesi veya teknik adamların sorumsuz olması değil yöneticilerin teknik detaylara hakim olmayışı.
Herkesin ortak derdi “ne yaptık, neredeyiz” diye sürekli onları pingleyen yöneticiler. Yazılımcılar bunun dikkat dağıtıcı ve üretkenlik düşmanı olduğuna inanıyorlar. Çoğu pragmatik zihin yapısına sahip yazılımcılar işlerini kaybetme riskinden dolayı dile getiremeseler de emin olun içlerinden
“Ne bileyim ne yaptık ulan, git Jira’ya bak ne yaptığımızı çok merak ediyorsan!”
diyorlar. Elimizdeki kabiliyetli adamları/hanımları kaçırmak istemiyorsak şapkamızı önümüze alıp yönettiğimiz işlerle ilgili ne kadar teknik derinliğimiz olduğunu sorgulamamız gerekiyor. Unutmayın, öğrenmek için hiç bir zaman geç değil ve şunu da belirtmek istiyorum ki Amerikan teknoloji şirketlerinin neredeyse tamamı yalnızca kutular çizen, teknik dışı yönetici, yani “müdür” tipine hiç saygı duymuyor.
“Ben son 10 yıldır kod yazmıyorum” diye bir şey yok, eğer teknik bir yönetici olduğunuzu iddia ediyorsanız “hands-on” deney yapmayı hiç bırakmamanız gerekiyor. Amerikalı şirketler bu tip yöneticilerin doğru teknoloji tercihleri yapabileceğine inanmıyor.
Jira: Yazılım geliştirmede proje, görev ve ekip yönetimi için kullanılan ticari bir yazılım.
2) Saçma Çalışma Saatleri
Çalışanların neredeyse tamamı işe geliş/gidiş e fiziksel olarak ofiste bulunma zorunluluğundan şikayetçi. Kendi gündemlerini yönetebileceklerini ve bunun takip uzaktan takip edilebileceğini biliyorlar. Hepsi her gün yolda geçirdikleri saatlerden hayıflanıyorlar ve haksızda sayılmazlar.
Daha önce belirttiğim gibi, İstanbul’da yaşayan ve ayda 10.000 TL kazanan bir çalışanın yalnızca yıllık trafik maliyeti 45.000 TL’yi buluyor, bu bedeli hem şirket motivasyon kaybı olarak ödüyor hem de çalışan bedeniyle ödüyor. Bu kabiliyetleri uzun vadede elde tutmak istiyorsak bu konuda biraz daha düşünmek ve ölçülebilir serbestlik sağlamak gerekiyor.
3) Sorunlu Müşteri İlişkileri
Görüştüğüm arkadaşların 3’te 1’i sorunlu müşteri ilişkilerinden şikayetçi. Koca yazılım şirketlerinin son dakikada gelen müşteri talepleri yüzünden devasa yazılım projelerini saatler içinde mimari olarak değiştirmek istemesini sinir bozucu buluyorlar. Teknik adamlar meydan okumalardan keyif alsa da teknoloji tarafındaki meydan okumaları tercih ediyorlar. Birde buna birinci maddede bahsettiğim baskıcı yönetici tipi eklenince işlerini çekilmez buluyorlar ve alternatifler araştırmaya başlıyorlar. Sütten ağzı yananların tamamı yeni bir işe girmeyi değerlendirmeden önce bu tür bir iş akışı olmadığından emin olmak istiyor. Yazılım şirketlerinin müşterileri ile proje başında daha sağlam teknik mutabakat yapmaları bu tür sorunları azaltabilir.
4) Yetersiz Kazanç
Öncelikle işe bu insanların profilini değerlendirerek başlamamız gerekiyor, neredeyse %99’u akıcı İngilizce konuşabilen bu insanlar yurt içi ve yurt dışı pek çok haber kaynağından besleniyorlar. Dolayısıyla meslektaşlarının yurt dışında ne kadar kazandığına dair bazı fikirleri var ve yeni trendleri, gelecek vadeden teknolojileri yakından takip ediyorlar. Crossover gibi küresel oyuncuların da pazarda olduğunu varsayarsak “Türkiye’deki B şirketi de bu kadar ödüyor” diyerek beklentilerini gözardı etmek pek mantıklı değil, hızlı bir şekilde fırsat maliyetlerini hesaplayıp alternatif aramaları normal.
5) Kariyer Gelişimi İçin Yol Haritası Yoksunluğu
Özellikle kıdemli çalışanlar “olduğu olacağı bu” gibi bir hissiyata sahipler, özellikle büyük şirketlerde çalışanlar “Türkiye’de daha iyisi olmaz” gibi bir düşünce içindeler. Haklı olup olmadıklarını bilemiyorum tabi ama yerel şirketler için tehlike çanları çaldığı kesin. Neden böyle düşündüklerini sorduğumda özellikle büyük holdinglerde çalışanlar “bizim şirkette yüklseme yaşa bağlı”, “artık yükselmek bağlantı işi” gibi sebepler söylüyorlar. Bu da onların farklı alternatifler ve teknik meydan okumalar aramalarına sebep oluyor.
Bunun gibi katı ve etkileşime giremeyecekleri kariyer gelişim imkanları sağlamak yerine yine zorlayıcı fakat belirli hedeflerle ortaya konmuş yükselme şartları belirlemekte fayda var. Bu onları daha da ateşleyecektir, net bir yol haritası sağladığınızda üretkenliklerinin arttığını göreceksiniz. Crossover’da tüm sınavlar her zaman açık, Amerikalı teknoloji şirketlerinin yükselme için tek bir şartı var, arzu edilen pozisyonun sınavlarının Crossover’da geçilmiş olması. Kimse çalışanlara “demek yükselmek istiyor, dur biraz hayatı zindan edeyim” demiyor ve bundan iş çıktısı ve sadakat anlamında epey bir kâr ediyorlar.
6) Ofis İçi Entrikalar
Bu insanların tamamı belirgin bir şekilde zeki, matematik zekaları bariz ön planda, çoğunun sosyal olarak çok geniş bir networkleri yok. Tam da bu sebepten sizin yapmadığınız gibi saatlerce IDE başında uygulama geliştirebiliyor, gecelerce araştırma yaparak proje geliştirebiliyorlar. Dikkat eşikleri bizimkinden gelişkin olsa da bu insanların içinde yalanı, iftirayı, dedikoduyu ve zaman kaybını barındıran ofis içi entrikalarda başarılı olmasını bekleyemezsiniz. Aksine işler çirkinleşmeye başladığında agresifleştiklerini ve içe kapandıklarını görürsünüz. Bu insanlardan beklenmesi gereken en son şey rasyonel olmayan konularda üretken olmalarını ve siyaset yapmalarını beklemek. Bariz kaybedecekleri bir oyuna bu insanları dahil etmek yerine basit ve anlaşılır metrik’lerle onları ölçümlemek ve bu ölçümlemeyi onların gözü önünde yapmakta fayda var. O zaman daha mutlu, üretken ve sorunsuz çalıştıklarını göreceksiniz.
Crossover’ın kendi içinde uyguladığı Cross Team isimli yönetim konseptiyle herkes hem kendi hem arkadaşlarının metriklerini net bir şekilde görebiliyor. Eğer sonuç üreten yeni bir metod buldularsa bunu takım arkadaşlarına uygulama yetkisi veriyor. Üretkenliğin 2-3 kat fazla olma sebeplerinden biri de bu. Diğer sebeplerine başka yazılarda değineceğim.
[BONUS] 7) Öğretmenlerle Evleniyorlar 🙂
Evet şaka değil, bonus bilgi vermek istedim. Öyle ki artık “sizin fakültede ders mi var abi böyle” diye takılmaya başladım arkadaşlara, “Öğretmen Kız Bulma 101” gibi sistemli bir şekilde bunun öğretildiğini düşünmeye başladım. Erkek ağırlıklı bir kitleden söz ediyoruz ve çoğunlukla öğretmen kızlarla evlenmeyi tercih ediyorlar. Henüz evlenmemiş öğretmen hanımlar, kitle belli! Yürüyün! 🙂
Toplantı Verileri
Crossover’da her işi olduğu gibi 1:1 toplantıları da çok detaylı bir şekilde ölçüyoruz. 6 Haftada yaptığım 250 toplantının verileri şöyle:
- 250 Kişiden 128’i Crossover üzerinde en az bir pozisyona başvuru yapmış.
- 250 Kişiden 116’sı ilk kademe sınavlarımıza katılmış. (Basit algoritma soruları veya test şeklinde oluyor.)
- 250 Kişiden 58’i ikinci kademe yani kapsamlı proje ödevi sınavına katılmış.
- 250 Kişiden 83’ü bu toplantıyı Skype üzerinden yapmayı tercih etmiş.
- Bu 250 kişiden 17’si başarılı olarak Crossover üzerinden Amerikalı teknoloji şirketleriyle çalışmaya başlamış.
Yazılımcı değil, “Programcı” ya da “Yazılım Geliştirici” / “Geliştirici” daha doğru bir niteleme olur.
Yorum için teşekkürler Uygun, haklı olabilirsin. Biraz araştırayım sonrasında belki kullanımı “yazılım geliştirici” olarak geliştirebilirim.
Yazıda çok güzel maddeler var, bir şey de ben ilave etmek istiyorum; uzaktan çalışma işinde doğru bir platformdaysanız gerçekten zeki ve profesyonel insanlarla çalışıp neler bilmediğinizi keşfediyorsunuz. Crossover sınavlarına ilk girmeye başladığımda kendimi hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissettim, oysa daha önce çalıştığım yerlerde ve okuduğum okullarda yazılım bilgisi olarak hep çok ilerdeydim. Uzun uğraşlar ve defalarca yılmadan yaptığım denemeler sonucunda Crossover Marketplace’ine en altlardan bir giriş imkanı elde ettim ve şimdi her günüm yepyeni şeyler öğrenerek geçiyor. Hindistan ve ABD şirketleri ile en son yazılım teknoloji ve trendleri içinde çalışıyorum ve Türkiye’nin çok da ileri sayılmayacak yazılım dünyasında belkide asla öğrenemeyeceğim şeyleri burada öğrenip çevremdeki arkadaşlara öğretiyorum. Maalesef ülkemizde iyi kötü bir şey tutturmuş çevreler fazla kafa ağrıtmadan, dağarcığındaki şey tamamen işe yaramaz hale gelmeden elindeki rutini tekrarlamaktan vazgeçmek istemiyorlar. Ama hayat böyle gitmiyor, birilerinin bu teknolojilere adapte olup ülkemizde yaygınlaşmasına önayak olması gerekiyor. Crossover sayesinde ben bunu başardım. Yabancı ülkelerin hem parasını, hem de bilgisini ülkemize getirenlerden biri olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum.
Güzel yorum ve katkıların için teşekkürler Tolga.
Nokta atışı, kısa ve güzel yazı için teşekkürler.
Benim eklemek istediğim 1. maddenin tezatı olarak “Her şeyi bilen müdürler”. “En iyisini ben bilirim, ben olsam böyle yapmazdım, bu deseni (design pattern) sevmiyorum” tarzı söylemler can sıkıcı olabiliyor. Kod yazma gibi bir görevi olmadığı halde kod yazma yöntemlerinize karışabiliyorlar. Dünya değişiyor, yazılım geliştirme süreçleri değişiyor ama bunu anlatamıyoruz.
Bunu yaygın olarak duymamıştım Akgün, çoğunlukla bilgisizlikten yakınıyor teknik adamlar.
Şu ofis içi entrika olayına kafa yoracağım ben artık. Flow chartını çıkarabilirsem yapıcam bu işi!!! 🙂
Bence sen işinde en iyi olmaya odaklan Mustafa, en iyi yatırım kendine yapılan günün sonunda 😉 Vakit kaybettiğine değmez.
Ödenen ücretin net değil, brüt olduğu belirtilmiş. Bu kısım hala hava da kalmış bence. Çok basit bir açıklama / örnek rica ediyorum.
Yıllık 100.000 $ kazanacağımı belirten bir işe yerleştirildim.
Yıl sonunda benim elime geçen NET ücret nedir? Ücretin BRÜT olduğunu belirtmenizin sebebi nedir?
(Şu an ki şartları soruyorum. ileride TC gelir vergisi ödememi isterse, o zaman bunun benim sorumluluğumda olacağını biliyorum)
Onur selam, burada aslında matematik biraz senin elinde. Örneğin;
Eline haftalık olarak dolar bazında geçecek paradan istediğin seviyeden SGK primi ödemek senin elinde, bireysel olarak bunu halletmeni tavsiye ediyoruz. Bunun yanında eğer süregelen bir özel sağlık sigortası paketin kazandığın indirim hakkından dolayı bunu da sürdürmeni tavsiye ederim.
Örneğin yılda $100k kazanıyorsun, ödemen gereken minimum sigorta primi 568,21 TL. Elbette sen daha fazla yatırmayı tercih edebilirsin.
Bir o kadarda özel sağlık sigortası primi yatırsan yıl sonunda 13.637 TL toplam sigorta primi ödersin. Bugünkü kurla $100k, Türk lirası olarak 283.270 TL yapar. Bu da toplamda 269.633 TL eline kalması demektir. Tabi bireysel kazancından ötürü devlet herhangi bir gelir vergisi uygularsa bundan direkt sen sorumlu oluyorsun.
Umarım açıklayıcı olmuştur.
Güzel bir yazı. Emeğinize sağlık. Ben de kendimden küçük bir örnek vereyim;
Özel bir firmada işe başlaydım ve bir Android projesi geliştirip firmanın üzerinde uğraştığı bir entegrasyon sisteminin mobil kısmını devraldım. Hedef önce Android uygulamasını geliştirip ardından IOS üzerinde çalışmalara başlayıp varolan sisteme entegre edip müşterileri memnuniyetini ve sayısını arttırmaktı. Başlangıç olarak 1000 TL ile başlayıp “test” aşaması tamamlandıktan sonra maaşın artacağı söylenmişti. Tabi ki miktarı yeterli bulmasamda kabul ettim ve projeyi geliştirmeye başladım. Yanıma iki tane de “beleşe” çalışan stajyer verdiler. Uygulamayı yazarken zamandan tasarruf için $10.000’lık başka bir uygulamanın lisansını almayı gözden çıkarmışlardı. Ama ben reddedip vaktinde yetiştirme sözü verdim. Projenin %99’luk kısmını 2 ayda bitirdim ama hala maaşım aynıydı. Şu deneme süresi de bir türlü bitmedi tabi. Doğal olarak projeyi tamamlamadan işten ayrıldım. Kısacası vaktim tamamen boşa gitti. Projeyi hızlandırmak için $10.000 dolarlık maliyeti gözden çıkaran firma maaşımı yükseltmedi.
Sonuç olarak mağdur taraf yine biz olduk.
Türkiye’nin bu konuda çok yol kat etmesi lazım. İnş. yakın zamanda şu maaş olayının ehemmiyetini biraz daha kavrarız.
Üzücü ama öğretici bir deneyim olmuş Yusuf.
– “neredeyse %99’u akıcı İngilizce konuşabilen bu insanlar yurt içi ve yurt dışı pek çok haber kaynağından besleniyorlar.” buradaki %99 ve
– “İstanbul’da yaşayan ve ayda 10.000 TL kazanan bir çalışanın yalnızca yıllık trafik maliyeti 45.000 TL’yi buluyor” buradaki 45bin liralik trafik maliyetini sorunlu buldum.
her iki maddede de hakli gerekcelerden bahsediliyor fakat bu abartili ifadeler biraz sanki gerceklikten uzak konulardan bahsediliyormus izlenimi veriyor.
Yorum için teşekkürler, içinde çok emek varken sırf kelime seçimleri yüzünden gerçeklikten uzaklaşsın istemem.
Birincisinde benim görüştüğüm 250 kişinin %99’undan bahsediyordum aslında. Elbette Türkiye’deki tüm yazılım geliştiriciler ile ilgili değil.
İkincisinde, ben bu hesabın doğru olduğuna inanıyorum. Adam/saat maliyetimiz belli. Zaten sunumda da bunu açıyorum, ya siz bunu bedeninizle ödüyorsunuz, ya da işvereniniz iş gücü kaybı olarak ödüyor. Günün sonunda 10k ayda kazanan bir çalışan için birileri bu 45k lık bedeli her yıl ödüyor.
En sonunda başlarım yöneticisine de yapacağınız işe de diyip neden programcılığı bıraktığımı özetleyen harika bir yazı olmuş. 🙂 Klavyenize sağlık.
Pek çok kişinin benzer sebeplerle mesleği bıraktığından eminim. Bunu tersine çevirmek için çalışıyorum 🙂
Peki skype mülakatında anladığım kadarıyla ing. yapılıyor ve US den biriyle yapılıyor. C# Developer title için Skype mülakatına sizin yada başka bir türkçe konuşabileceğim biriyle girebilme imkanım var mı? Aktif olarak 3 yıldır developerım. Sadece speaking sorunum var.