İstanbul’un en işlek ve merkezi yerlerinden biri olan Taksim’de bugün (1 Kasım 2011) 23.20 sularında bir saldırı meydana geldi. Bu saldırılar, Van depreminde de olduğu gibi, ilk olarak twitter üzerinden yayılmaya başladı. Olayın üzerinden 30 dakika geçmesine rağmen herhangi bir haber kanalında bu konuyla ilgili bir bilgi görülmedi. Gazetelerin internet sitelerinde ise bir süre sonra içeriği 140 karakteri geçmeyen haber başlıkları atılmaya başlandı.

Çok klişe bir hale geldi fakat tüm bu olanlar geleneksel medyanın yeni medyaya maalesef ki ayak uyduramadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Twitter üzerinden gazetelere, televizyonlara konuyla ilgili şikayetler yazılmaya başlandı, bu yazılanlar aslında her zaman söylediğimiz bir sözü daha akıllara getiriyor. “Hayat, her an devam ediyor!” Sosyal medya da hayatımızın bir parçası, her an yaşayan bir dünyada olduğumuzu artık unutmamamız gerekiyor. Yaşayan bir mecra ile yarışabilmek için yapılabilecek tek şey zamana ayak uydurmaktır. 

Yeni medya çok enteresan boyutlara geldi ve gidiyor. Giriş kısmını Van depremi ile birlikte atlattığımızı, artık ilerleme dönemine girdiğimizi düşünüyorum. Bu nedenle sadece markalar değil iletişim mecraları da ayakta kalabilmek için sosyal medyaya gereğinden fazla önem vermek zorunda. Yeni medya ile yarışmak, onu kabullenmemek yerine bu kadar etkin bir mecrayı kullanarak neler yapabileceğini görmenin zamanı geldi ve geçiyor bile. Artık sosyal medya dediğimiz olgu hesapları açıp otomatik güncellemekten öteye geçmiş durumda. Bu mecraları etkin kullanarak yapılabilecekleri sınırı yok!

Çok fazla ileriye gitmeye gerek yok, bugünü konuşalım. Gazetelerin, televizyonların, radyoların, birlikte çalıştıkları birer sosyal medya ajansları olsaydı, daha iyisi medya devlerinin sosyal medya veya yeni medya departmanları olsaydı bu haberi en az olay yerinde bulunan kullanıcılar kadar hızlı bir şekilde paylaşabilirlerdi. Sadece ilk paylaşanlardan olmak bile büyük bir artı sağlayacaktır. Bunun dışında bir sosyal medya takip yazılımı aracılığı ile anlık olarak sosyal mecraları tarıyor olsalardı, belirli anahtar kelimeler bir araya geldiği zaman otomatik bir sistem ile haberdar edilselerdi her şey çok daha farklı olabilirdi.

Olayların yayılmaya başladığı anda takipçilerini bilgilendirmiş olan televizyon veya gazete, olaylar tam anlamıyla yayılmaya başlayana kadar olay yerine ulaşmış olacak, detayları paylaşmaya başlamış olacaktı. Bu da geleneksel medyanın sosyal medyayı kullanarak elde ettiği bir başarı hikayesi olarak anlatılacaktı.

Lütfen artık, “sosyal medyaya giriş” zamanlarını unutun. Sosyal medyaya girdik, sosyal medya bizim hayatımıza girdi ve hızla yayılmaya devam ediyor. Artık devir, sosyal medyayı nasıl “daha” efektif kullanabilirim, nasıl “daha yeni” projelere imza atabilirim devri. Bu süreç tahmin ettiğimizden kısa sürede işleyecek fakat çok uzun bir süreç olacaktır. Bu nedenle en hızlı hareket edenler her zaman olduğu gibi yine daha kazançlı olacak, sonradan gelenler de daha erken girişmedikleri için pişman olacaklar.

Son olarak Taksim’de yaşanan tatsız olayların daha kötülerini yaşamamak için, Van depreminde yaşadığımız, gördüğümüz birlik ve beraberliğe daha fazla sarılmamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Halk birlik olduğu zaman kimse kimsenin hakkını savunduğu iddia edemeyecektir. Hepimize geçmiş olsun.