Öyle ya da böyle… 7 yıl içinda Mark Zuckerberg, Harvard Üniversitesi’nin sıradan bir öğrencisi, koca bir dev yarattı. Zuckerberg’in ilk günden beri tereddütsüz şekilde bu geminin başında durması ve durduğu süre boyunca da gemiyi müthiş bir hızla ilerletmesi aynı zamanda dramatik bir yönetim dersi bence.

Her yerde Facebook’un halka arzıyla ilgili haberleri zaten okuyorsunuzdur. Mark Zuckerberg bununla ilgili hissedarlarına attığı maildeki bazı cümleleri önemli buluyorum. Şirket kurucularının şirket-içi mailleriyle ilgili yorum yapmayı sevdiğimi düşünebilirsiniz 🙂

Simply put: we don’t build services to make money; we make money to build better services.

Tüm mail boyunca benim en fazla hoşuma giden cümle bu oldu. Bu cümlenin arkasında çok ciddi bir güven var. Zuckerberg’in Facebook’a duyduğu güven, iş fikrine, gelir modeline, yarattığı değere ve de en önemlisi çalışanlarına duyduğu çok yüksek bir güven. Gerçekten farklı ve başarılı(burada başarı kelimesini sadece karlılık oranı ya da ciro artışı olarak algılamayın lütfen) bir şirket yaratmak için, eksiksiz bir güven içinde hem yarattığımız değere ve çalıştığımız kişilere güvenmemiz gerekiyor.

We don’t wake up in the morning with the primary goal of making money, but we understand that the best way to achieve our mission is to build a strong and valuable company.

Bu cümlede de yine paranın amaç değil bir araç olabileceğini vurguluyor. Bu cümleyi okuyunca 1.5 sene önce yazdığım bir yazı aklıma geldi¨Para odaklı çalışmazsan para sana elbet gelir¨ düşüncesiyle paralellik taşıyor Zuckerberg’in cümlesi de. Tabii ki iyilik meleği olup, ¨Aman canım para kazanmayalım önemli değil!¨ anlamına gelmiyor bu. Bir nüsans var burada; ulaşmak istediğin hedefler, yaratmak istediğin değer, bu yolda yürürken kazanmayı düşündüğün paradan daha değerli olmalı.

There’s a hacker mantra that you’ll hear a lot around Facebook offices: “Code wins arguments.”

Bu cümleyi şunun için aldım buraya; fikirler üzerinde tartışırız, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin kullanıcılar tarafından daha fazla benimseneceğini.. Hangi fikrin, hangi iş modelinin daha iyi olduğunu… Ama ¨Kod, tartışmaları kazanır¨ cümlesi, bana tartışmalardan çok uygulanan işlerin daha değerli olduğunu hatırlatıyor.

If we want to have the biggest impact, the best way to do this is to make sure we always focus on solving the most important problems. It sounds simple, but we think most companies do this poorly and waste a lot of time. We expect everyone at Facebook to be good at finding the biggest problems to work on.

Bir şirket olarak.. Hatta bir birey olarak önünüzdeki problemleri biliyoruz. Peki o problemleri çözmek için neler yapıyoruz? Çoğunlukla seçenek, işi oluruna bırakmak olmuyor mu? Eğer yüksek etkiler yaratmak istiyorsak, büyük problemleri çözmemiz gerekmez mi? Tıpkı Zuckerberg’in yazdığı gibi..

Moving fast enables us to build more things and learn faster. However, as most companies grow, they slow down too much because they’re more afraid of making mistakes than they are of losing opportunities by moving too slowly. We have a saying: “Move fast and break things.” The idea is that if you never break anything, you’re probably not moving fast enough.

¨Eğer hiç yanlış yapmamışsan, bir şeyleri yanlış yapmışsındır.¨ Tanıdık geliyor. Zuckerberg’e göre de Facebook’taki felsefelerden biri bu: ¨Eğer herhangi bir şeyi kırmamışsan, yeterince hızlı değilsin demektir.¨ Özellike büyük çaplı şirketlerdeki sorumluluk dağılımları, hareket kabiliyetinin düşük olmasının sebebi ¨hızlı hareket edersen bir şeyleri yanlış yaparsın¨ düşüncesidir çoğunlukla. Bankalara bakın, telekomünikasyon şirketlerine bakın… Bir probleminiz ne kadar sürede çözülüyor? Ya da bir proje ne kadar zamanda hayata geçebiliryor?

We have another saying: “The riskiest thing is to take no risks.” We encourage everyone to make bold decisions, even if that means being wrong some of the time.

Bir önceki paragrafla hemen hemen aynı felsefede aslında bu da; en büyük risk, hiç risk almamaktır. Bu nedenle Zuckerberg Facebook’ta herkesin ciddi ve cesur kararlar almaları gerektiğini söylüyor.

Zuckerberg’in mailde yazdıkları, teoride, akla yatkın ve doğru şeyler. Peki Facebook’ta bu söylenenlerin kaç tanesi pratikte de mevcut? Onu bilmiyoruz. Ama en azından, özellikle henüz bu işin başında 1 milyar $’lık teklifi reddeden bir vizyondan bahsediyorsak, şirket içinde de farklı bir yönetim sistemi olmasını bekleyebiliriz, değil mi?