comTalks‘ta geçtiğimiz süreçte birçok yazı kaleme aldık. Yeni teknoloji şirketlerinden ve başarı hikayelerinden ise bir miktar uzak kaldık. Arayı kapatmak adına 37signals‘in başlattığı bir röportajlar serisini comTalks‘a taşıyarak farklı teknoloji girişimlerinin kuruluş, büyüme ve satılma hikayelerini size sunacağız. Bu seride yalnızca, dış yatırım almaksızın 1 milyon USD’den fazla ticari hacme ulaşmış şirketleri göreceksiniz.

Birinci röportaj: Campaign Monitor, Avustralya’nın başkenti  Sydney’de kurulmuş bir yazılım şirketidir. Teknolojileri tasarımcılar ve onların müşterileri  için e-postalar için kaliteli dijital pazarlama ve raporlama yazılımları geliştirmelerine olanak sağlamış. Şirket ortaklarından David Greiner aşağıda bize şirketinin nasıl bir yol izlediğini anlatacak.

Şirketiniz ne kadar başarılı? Bu yorumu destekleyebileceğin rakamlar paylaşman mümkün mü?

“Başarı” tanımlaması zor birşey çünkü farklı kişilere farklı şeyler ifade edebiliyor. Finansal bir perspektiften baktığımızda ise çok başarılı olduğumu söylenebilir. Özel bir şirket olduğumuz için rakamlarımızı açıklamıyoruz fakat size şunu söyleyeyim; son altı yıldır gelirlerimizi ve kârımızı her yıl ikiye katlamaktan daha fazlasını yapıyoruz. Üstelik tüm bu süreç hiç dış yatırım almaksızın gelişti.

Finansal başarı oldukça iyi gidiyor fakat bir takım iş dinamikleri var ki bunlar bana göre başarı tanımını daha fazla dolduruyor. Yıllar sonra ben gerçekten yaptığım işi hala seviyorum. İlginç ve eğlenceli insanlarla çalışıyorum. Eşim ve ben yakında ilk çocuğumuzu bekliyoruz ve işimin en güzel yanı istediğim saatlerde çalışma imkanım var. Bana sorarsanız bu değerler kağıt üzerindeki tüm finansal başarılardan daha kıymetli.

Şirketiniz işe web tasarım evi olarak başladı fakat sonrasında müşterileriniz yoğunlukla sizden onlar için e-posta ile dijital pazarlama yapmanızı istediler. Bir ürün olarak satma sürecine evrimi ve doğal gelişen bu işi sahada geliştirmek ne kadar zamanınızı aldı?

Kendi yazılımımızı geliştirip satma fikri cidden sadece sinirden oldu başka birşeyden değil. Müşterilerimizin dijital pazarlama çalışmaları için pek çok e-gazete tasarladık fakat bu süreçte bir türlü istediğimiz çözümü sağlayan bir araç bulamadık. Pazardaki herşeyi denedikten sonra müşterilerimize kendi e-gazetelerini düzenleyebilecekleri küçük bir uygulama geliştirdik. Bu uygulamaya tüm müşterilerimizin bayılması bir yana iyi de bir gelir kaynağı oluverdi birden.

Hızlıca şunu idrak ettik ki bizim gibi bu durumdan şikayetçi pek çok web tasarımcı da bu ürünü sevebilirdi. 2004’ün başlarında yoğunluğumuzu bir miktar azalttık ve Campaign Monitor’u geliştirmeye başladık. Yinede günümüzün büyük çoğunluğu bilindik tasarım işleri yapmakla geçiyordu ama biz arta kalan en ufak zaman diliminde bile Campaign Monitor’un ilk versiyonunu çıkarmak için harcıyorduk. Üstelik fikri hayata geçirmek yalnızca altı ayımızı almıştı.

Dave (solda) ve ortağı Ben Richardson.

Peki hiç yatırımcı almayı düşündünüz mü? Sebepleriyle birlikte lütfen.

Dış yatırımı açıkçası hiç düşünmedik bile. Sanırım bunun için birkaç sebep var. Birincisi, biz kendimiz için birşeyler yapıyorduk, yani soruna ve çözüme dair çok iyi fikirlerimiz vardı. Zaten tecrübemiz internet için uygulama tasarlayıp geliştirmede olduğu için fazladan kimseyi işe almak zorunda kalmadık. Artı, tüm süreci kendi profesyonel danışmanlıklarımızla fonladık. Keza burda da büyük rakamlardan bahsetmiyoruz. Çok küçük bir ekiple günde bir kaç saati aynı fikre odaklanarak geçirdiğinizde ortaya çıkan değer şaşırtıcı.

Tüm bunlardan önce Campaign Monitor’ün ilk versiyonu kasıtlı olarak çok basitti. Uygulamamızı müşterilerimizle aynı sunucuda yani paylaşımlı bir sunucuda çalışmaya başlattık. Neredeyse pazarlamaya hiç para harcamadık ve her hafta ürünümüzü ısrarla geliştirmeye devam ettik.

Ürünü kârlı bir hale getirmek ne kadar vaktinizi aldı? Müşteri işlerini bırakmanızdan ne kadar sonra yani?

Yayından sonra günde bir veya iki saatimizi ürünü geliştirmeye ve müşterilerle konuşmaya ayırdık. Altıncı ayımızda Campaign Monitor’ün gelirleri profesyonel danışmanlıklarımızla başa baş hale gelmişti.

Açıkçası biraz tutucuyduk ve tam-zamanlı olarak ürüne odaklanmadan önce bir altı ay daha bekledik. Oniki ay geçtiğinde Campaign Monitor tasarım işlerinin kazandırdığından tam üç kat fazla kazandırıyordu, yani tam-zamanlıya geçişi yapmak için çok sağlıklı bir zeminimiz vardı. Profesyonel danışmanlık verdiğimiz müşterilerimizi yüzüstü bırakmak istemedik bu sebeple Campaign Monitor için yeni bir şirket kurup faaliyetlerimizi orada sürdürdük. Tasarım işlerimizi sürdürmesi için bir arkadaşı işe alıp buradaki faaliyeti ona devrettik ki bugün işi hala o yönetiyor.

Uygulamanın ekran görüntüsü.

İş kültürünüz ve çalışma imkanlarnıız nasıl? Normal şartlar altında çalışanlarınız haftada ortalama kaç saat çalışıyor?

Çalışma imkanlarıyla başlayalım. Çalışanlarımın Campaign Monitor’de çalışmanın ne kadar iyi birşey olabileceğini onlara göstermek bu günlerde en çok kafa yorduğum şey ve tabi eğer değilse niçin olamayacağı? Uyanık olduğumuz zamanın büyük kısmını harcadığımız yer ofisimiz. Üstelik arkadaşlarımız ve ailemizden uzakta. Şu an tüm gününü olabildiğince verimli Campaign Monitor için harcayan 22 kişiyiz. Arkadaşlarımızın burada geçirdikleri zamandan keyif almalarını sağlamak gerçekten büyük bir sorumluluk.

Birkaç hafta önce geçmiş altı aylık gelirimizi yatırarak yeni bir ofise taşındık. Burada her takım üyemizin kendi kapalı ofisi var. Herkese ücretsiz kahvaltı ve öğlen yemeklerinde catering sunuyoruz. Daha önemlisi ise tüm takım öğlen yemeklerini mutlaka beraber yiyor.  Geniş bir ortak ilgi alanımız var ve bunların başında masa tenisi ve bilgisayar oyunları geliyor. Ayrıca sıklıkla ekip olarak sosyal aktiviteler ofis dışına çıkıyoruz. Bu zamanlarda sörf dersleri, şarap turları ve çömlek yapım derslerine katılmak gibi keyifli işler yapıyoruz.

İşin kültür tarafının ise tanımlanması oldukça zor ve gerçekten bu kültür son altı yılda işe aldığımız insanların ortak ürünü. Bu konuda olukça titiziz ve sayısız adayı gerekli yeterliliklere sahip oldukları halde yanlış yaklaşımları sebebiyle geri çevirmek zorunda kaldık.

Tipik olarak her takım üyesi haftada kırk saat çalışır fakat bu saatlerin seçiminde oldukça esneğiz. Destek takımımızın bir haftasonu devriyesi var fakat bunun dışında hafta sonları herkesin çalıştığı tek durum büyük bir versiyon güncellemesi veya açık kapatma yaptığımız zamanlar. Elbette haftasonu fazladan harcanan her saat bir sonraki haftaya tatil yazılıyor.

Ekip birlikte öğlen yemeği yerken.

Ekibinizin her üyesi için kapalı ofisler barındıran yeni bir alana taşınıyorsunuz. Peki niçin kapalı ofisleri tercih ediyorsunuz?

Geçen altı yıl içerisinde tamamen açık, tamamen kapalı ve her ikisinin oluşturduğu bir kombinasyonu ayrı ayrı denedik. Bu süreçte tüm yerleşimlerin artılarını ve eksilerini gözlemleme imkanım oldu ve kapalı ofislerin bir yazılım şirketi için en iyi çözüm olduğuna ikna oldum.

Sebep çok basit. Mesele tamamen dikkat dağıtıcı etkenlerden arınmakta. Yazılım geliştirme, tasarlama ve metin yazımı aynı anda kafanızın içinde onlarca konuyu çarpıştırmanız gereken işler. Elbette bu noktaya hemen gelinmiyor, yaklaşık onbeş dakikanızı sorunu düşünerek geçiriyorsunuz. İşte tam bu an sizi farklı kılacak çözümlerin aklınızda canlandığı an.

Açık ofis modeli iletişimi kolaylaştırırken dikkat dağıtıcı etkenleri de kolaylaştırıyor. Buradaki eksiler ne yazık ki artılarla denk düşmüyor. Fikir bakımından zarar ediyoruz. Kapalı ofisler ise kapınızı kapatıp odaklanmanıza olanak sağlıyor. Hatta eğer sorunuzu soracaksanız önce soracağınız kişinin mevcut işinden daha önemli olup olmadığını tartmanız gerekiyor (ki genellikle daha önemli değildir). Doğru zamanı beklemeli veya bunun yerine bir email gondermeyi denemelisiniz. Aslına bakarsanız bana göre kapalı ofisler pek çok konuda iletişimi daha kolay hale getiriyor. Birinin dikkatini soru sormak için dağıtmak yerine sorunuzu yazıyorsunuz. Evet daha fazla vakit alıyor ama sizi saçma sapan şeyleri temizlemeye ve özetle derdinizi anlatmaya itiyor.

Kapalı ofisler anti-sosyal demek de değil üstelik. Asla her gün birlikte yemenin ve arada bir birlikte dışarı çıkmanın değerini küçümseyemem. Kapalı ofislerde çalıştığınızda bu tür kaliteli zaman geçirme teknikleriyle dengeyi sağlayabiliyorsunuz. Ve aslında ofiste yapılan konuşmalarla öğlen yemeklerinde yapılan sohbetleri karşılaştırdığınızda yemek sohbetlerinin kalitesi açıkça seçiliyor.

Koridor, kapalı ofislerin dışı.

Şirket promosyonunuzu eğitimle yapmaktan bahsettiniz. Bu konudaki en büyük başarılarınız nelerdi?

Bana göre şirketlerin müşterileriyle ilişki kurmalarının en iyi yolu onların bazı alanlarda daha bilgili olmasına katkı sağlamak. Altı yıl önce Campaign Monitor’ü yayınladığımızda HTML email tasarımı gerçekten zordu. Tarayıcı limitasyonları ve zorluklar herkesçe biliniyordur ki neredeyse HTML eposta tasarımında size hiç birşey sunamıyordu. Bir e-postayı Lotus Notes’da nasıl düzgün gösterebilirim? Float özelliği niçin Hotmail’de çalışmıyor? neredeyse herşeyi zor yoldan öğrendiniz.

Yıllar içinde 350’den fazla makaleyi ve müşterilerimizin dertlerini rahatlatacak çözümleri bir araya getirdik. Bu alanda en çok ziyaret edilen kaynaklarımız e-postalarda CSS desteği , her tarayıcıda sağlıklı çalışan ücretsiz temalarımız ve güzel e-posta tasarımlarını sergilediğimiz e-posta galerisi. Bu kaynakların herbiri mevcut müşterilerimize destek olurken bir yandan da yolumuza her geçen gün yeni müşteriler çıkardı. Bu konuyla ilgili sizi iyi hissettirebilecek bir başka nokta da banner’lar veya arama motorlarından trafik beklemiyor olmanız.

Campaign Monitor'un birbaşka ekran görüntüsü.

HTML e-posta’larda web standartlarının geliştirilmesi ve uygulanmasında en büyük savunuculardandınız. Niçin? Böyle bir yer almak size ne kazandırdı?

E-postalarda standartların desteklenmesi herkese yardımcı oluyor. HTML e-posta’ların yapım aşamasındaki zorlukların aşılması müşterilerimizin hayatını kolaylaştırıyor. Aynı zamanda e-posta alıcısının hayatını kolaylaştırıyor çünkü tarayıcıları e-postayı çöpe çevirmiyor ve sağlıklı görünmesini sağlıyor. Konuyla ilgili detaylı bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.

Geleneksel olarak tarayıcıların geliştiricilerine standartları uygulamaları için herzaman bir baskı vardı, fakat e-posta uygulamaları tam tersi istikamette ilerledi. Hatta biz Outlook 2007’nin yayınlanmasından sonra (ki e-posta görüntülemek için Words kullanır) biz de endüstrinin iyiliği için böyle bir yer almaya karar verdik. O günden sonra E-Posta Standartları Projesi ‘ni yayınladık ve Yahoo, Apple, Google ve IBM gibi devlerle kendi e-posta görüntüleyicilerinde standartları geliştirmek için çalıştık. Bu arada Outlook 2010’un e-postaları görüntülemek için hala Word kullandığını öğrendiğimizde fixoutlook.org adresinde Outlook için standartları uygulayan bir eklenti yayınladık. Bu adım Microsoft’un dikkatini bu alana çekmekte çok başarılı oldu.

Bunun kendi işimize nasıl destek olduğunu söylemek zor. Hiç şüphe yok ki bize yeni müşteriler kazandırdı fakat daha da önemlisi mevcut müşterilerimizle aramızdaki ilişkiyi güçlendirdi. Şunun farkındalar ki; onların işinin ne kadar zor olduğunu biliyoruz ve bu zorluğu gidermek için çok ciddi adımlarımız var. Bu aynı zamanda kendi ekibimiz için de çok eğlenceli ve ödüllendiriciydi.

Dikey bir alana odaklandınız (web tasarımcıları). Niçin? Ve niçin daha fazla müşteriye açılmıyorsunuz?

Herkesi mutlu etmeye çalışmadığınızda iyi bir deneyim yaratmak çok daha basit. Herkesin sevdiği bir ürün geliştirmek zor ve genellikle vasat olmaya giden en hızlı yoldur.

Bir tasarımcının ihtiyaçlarıyla bir seyahat acentasının veya bir kafe işletmecisinin ihtiyaçları birbirinden çok farklıdır. Yalnızca tasarımcılara odaklanarak rakiplerimizin sunmak için çalıştığı onlarca gereksiz özelliği sistemimizden söküp atıyoruz. Bunun yerine sektörün gerçekten ihtiyacı olan özelliklere odaklanıyoruz. Pek çok şirket bir e-posta gazetesi göndermek istediğinde tasarımcılarını arıyor, yani bu dikey alan aynı zamanda çok iyi bir bayilik fırsatı doğuruyor. Biz müşterilerimize satıyoruz, onlar da kendi müşterilerine kârlı satışlar yapıyorlar.

Ve son olarak, biz kendimiz web tasarımcılarıyız. Kendimiz için, bizim sorunlarımızı çözen bir uygulama geliştirmek hiç bilmediğimiz bir endüstriye uygulamaya geliştirmekten çok daha kolay ve eğlencelidir.

Campaign Monitor ekran görüntüleri.

Geçtiğimiz yıl sevimsiz bir güvenlik açığıyla karşılaştınız. Ne oldu ve nasıl çözdünüz? Bu deneyimden tam olarak ne öğrendiniz?

İşte burada bir hikaye var. Geçtiğimiz Ağustos’ta bizim ağımızı dev rakamlarla spam yapmak için kullanan bir hacker’la karşılaştık. Bu süreçte bazı müşteri hesaplarımız ele geçirildi. Olayları daha kötü hale getirense o esnada ortağım ve ben Endonezya’da takım adalarda sörf gezisindeydik. Üstelik kara’dan sekiz saat uzaklıkta ve dış dünyada hiç bir iletişimin olmadığı biryerdeydik. Herneyse nihayet telefon kulesi olan bir adaya yaklaştık ve ekibimize bizi aramaları için SMS gönderebildik.

Bu arada biz yetişene ekip olayı müşterilerimize açıklama kararını vermişti. Tüm müşterilerimizi olan olayla ve çözümlerle ilgili bilgi içeren bir e-posta gönderdiler. Karar olayla ilgili %100 açık olmaktı. Doğru fakat zor verilen bir karardı.

Çünkü biz tamamen şeffaftık, müşterilerimizden çok ciddi destek gördük. Neredeyse tamamına yakını destek mesajlarıyla yanımızda oldu. Başından sonuna bu süreç atlatıldığında ekibimle nasıl gurur duyduğumu size anlatamam.  Sadede gelecek olursam takip eden ay en iyi aylık satış rakamımızı yakaladık. Yeni müşterilerimizin çoğu eski müşterilerimize karşı ne kadar samimi ve açık olduğumuza işaret ediyordu.

Şirket için hedefleriniz neler?

Yaptığımız herşey iki şey için. Dünyada web tasarımcıları için en iyi e-posta pazarlama yazılımını geliştirmek ve bunu yaparken keyif almak.

Ve yeni girişimler planlayan arkadaşlar için tavsiyeleriniz neler?

Akla birkaç şey geliyor:

  • Mazeret yaratmayın, yapacağınız şeyi derhal hayata geçirin. Unutmayın fikirler harekete geçmediklerinde anlamsızdır.
  • İlk günden ürününüz için para istemekten çekinmeyin. Eğer kimse para ödemek istemiyorsa zaten çok ciddi bir problemi çözmüyor demektir.
  • Eğer yapabiliyorsanız ek yatırımcılardan uzak durmaya çalışın. Kurumsal kaderinizi kendinizin kontrol etmeniz gibisi yok.
  • Asla hayattan daha fazla keyif almak için bir iş kurduğunuz gerçeğini aklınızdan çıkarmayın. Olayların uğrunda çalıştığınız şeye köstek olmasına izin vermeyin.

Evet arkadaşlar, bu serinin ilk yazısı olan başarı hikayemiz Campaign Monitor’dü. comTalks‘ta bu seri devam edecek ve çeşitli teknoloji girişimlerinin geçmişlerini birlikte okuyacağız. İzninizle ekibimizin bu hafta sunduklarıyla haftayı bitiriyorum. Hava süper. Keyfini çıkarın 😉