Türkiye’de “Twitter kullanan ünlü isimleri simalar kimler” diye bir soru sorulsa sanırım akıllara iki isim gelir diye düşünüyorum. Bunlar; Hilal Cebeci ve Melih Gökçek’ten başka kimse olamaz. Gerek attıkları Tweet’ler, gerekse Twitter’ı kullanım şekilleri ile herkesin konuştuğu iki isim olmayı başardılar. Hilal Cebeci‘nin şu anda 60.359 tweet’i var. Melih Gökçek‘in ise 39.388 tweet’i bulunuyor. Otomatik hesaplar dışında sanırım bu kadar fazla tweet atan başka kimse yoktur diye düşünüyorum. Hele ki ünlüler sınıfında oldukça yüksek tweet sayıları.

Konumuz tabi ki ünlülerin kullanımı veya tweet sayıları değil. Konumuz, son günlerde oldukça fazla konuşulan, Melih Gökçek’in Twitter’da kendisine küfür edenlerin özel bilgilerine ulaşıp hem bunu Twitterda ifşa etmesi hem de bu kişilere hakaret davası açıyor olması.

Bundan yaklaşık 3 sene önce “Facebook Babanın mı? Bence Hayır!” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda internet kullanıcılarının Facebook kullanımına dair bir konuya değinmiştim. Melih Gökçek’in Twitter’da kendisine küfür eden kullanıcılara dava açıyor olması o yazıyı aklıma getirdi. Öncelikle şunu söylemeliyim ki Melih Gökçek’in kendisine küfür eden kişilerin özel bilgilerine ulaşıp bunları ifşa etmesi tasvip ettiğim bir şey değil. Aynı şekilde herhangi bir kişiye küfür edilmesi de tasvip ettiğim bir şey değil.

Normal bir internet kullanıcısının kişisel bilgilerine ulaşmak hiç zor değil. Yani çok yetenekli bir Hacker değilseniz (genelde onlarda bir şekilde yakalanıyor) internette yaptığınız tüm hareketleriniz sizi çok yakından bağlar, bunu sakın unutmayın. Bir nick belirleyip “kimse beni bulamaz, göremez” diye düşünmek hiç mantıklı değil. Gerçek hayatta olduğu gibi internet dünyasında da bir kişiye hakaret etmek suçtur ve muhattabınız bu konuyla ilgili makamlara ulaşarak dava sürecini başlatabilir.

Melih Gökçek, Twitter’da kendisine hakaret eden kişilere dava açarak bir bakıma diğer internet kullanıcılarının yapmaması gereken şeyler konusunda bilinçlenmesini sağlıyor (iyimser yaklaşım). Kim olursa olsun, sevelim veya sevmeyelim, destekleyelim veya desteklemeyelim kimseye hakaret etme hakkımız bulunmuyor. Tepkimizi her zaman daha akıllıca yollarla ortaya koymak zorundayız. Hele ki karşımızdaki kişi bir siyasi kimliğe sahipse bir daha düşünmek gerek.

İnternetin içine doğan nesil bir çok konudan habersiz. Yazdıklarından, paylaştıklarından yani genel olarak tüm internet aktivitelerinden sorumlu olduklarının bile farkında değilller. Bu nedenle daha önce comTalks’da da yazdığım “Bilinçli Medya Okur Yazarlığı” konusunda yapmamız gereken çalışmaları bir adım hızlandırmalıyız.

Bu konuda hem eğitim kurumları hem de devlet büyüklerimizin üzerinde ciddi bir yük var. İnternet neslinin daha bilinçli olmasını sağlamak aslında hepimizin görevi. Her zaman söylendiği gibi aslında eğitim ilk olarak evde başlıyor. Nasıl ki çocuklarımız ilk olarak evde internete giriyorlar, ilk eğitimi de bizim vermemiz gerekiyor.

Geniş çaplı olarak yapılabilecekler ile ilgili, herkesin aklına gelebilecek, bir kaç önerim de var:

1- Tüm okullarda 2008 yılından beridir zorunlu olan fakat bir çoğunda uygulanmayan “Bilinçli medya okur yazarlığı” dersine gereken önem fazlasıyla verilmeli. Biliyorum, bu konuya gelmeden önce bir çok önemli eğitim problemi var fakat bu konu hiç de azımsanamayacak kadar önemli çünkü internet kullanım yaşı oldukça düşük, çocuklar okula başlamadan yıllar önce internet kullanmaya başlıyor.

2- Dijital mecralarda (özellikle çocukların ziyaret ettiği sitelerde) ve televizyonlarda bilinçli medya okur yazarlığı için eğlenceli bilgilendirmeler, yönlendirmeler yapılmalı. Pepee’nin oynayacağı bir çizgifilm aracılığıyla bu eğitimin verilmeye başlaması hiç de kötü bir fikir olmasa gerek. Bunun yanında internet dünyası için ciddi bir medya planlaması yapılmalı ve bu reklamlarla yine çocuklar bilinçlendirilmeye başlanmalı.

3- Çocuklarını doğru yetiştirebilmesi ve iyi yönlendirebilmesi için ailelere özel eğitimler, seminerler ve hatta belki zorunlu eğitimler verilmeli. Bu konuya yasakçı bir şekilde değil de bilinçli bir şekilde yaklaşmaları sağlanmalı.

Bu ve benzeri yöntemlerle “internete doğan çocuklar” diye tabir ettiğim nesli biraz daha bilinçlendirebilir, geleceklerini daha fazla sağlama alabilir ve böylece Melih Gökçek’in onlarca dava daha açmasını da önlemiş olabiliriz. Eminim Melih Gökçek’te onlarca kişiye dava açmaktan ve bunlarla ilgilenmekten hoşnut değildir. (:

Bu konuda çok benzer yazılar yazmış oldum fakat bu konuya gerektiği önemin verildiğini görene kadar yaşayacağımız örnekler üzerinden yazılar yazmaya devam edeceğim.